24 Mart 2010 Çarşamba

Kibele

küçük bir pırlantamı kaybettim,
acı dolu bir yakarışla,
geride kalan bu boşluğu,
nasıl dolduracağız Kibele...

çığlıklarımız ölüme karşı koyamazken,
gözlerimizin önünden gitmeyen anılarla dayanmaktayız,
her yerde,adım atılan her yerde sen Kibele...
kaybedişin bu kadar keskin olucağını tahmin bile edemezdik...

Kibele,
güneşe karşı oturmayı severdin,
bizler karanlıkta ki ışığımızı seninle buluyoruz
Kibele...

yüzyıllardır alev alev yanan toprakların,
Mezopotamya'nın kadını...
kabullenmek zorunda olduğumuz,
sensizliğe ağlıyoruz...
gözyaşlarımız sensizliğe...

Huzur içinde uyu Kibele...
-------------------------------------------------------------------------------------
Kibele,Kibelem evimize baktım o gün dışardan ağıt sesleri yükselirken baktım...sen oradaydın bahçedeydin sonra pencereden çok ses yapan çocuklara sesleniyodun...sonra balkonda karşılıklı benim yağtığım sütlü kahvelerimizi içiyoduk,sonra mutfağımıza baktım siğaranı içerken gördüm seni...eve girmek istemedim Kibele,senin olmadığını,olmuyacağını bildiğim bir eve girmek istemedim.Ayaklarım geri geri gitmeye başladı ama merdivenlerdeki sesini duydum ona doğru gittim...odandan bana sesleniyodun ama yoktu Kibele beni karşılayan şey kocaman bir boşluktu...yerin asla doldurulamayacak Kibele,bu büyük boşlukta anılarınla yaşıycağız Huzur içinde uyu Kibele...

rojbin çolak

11 Mart 2010 Perşembe

Bloodia

Bloodia,
bu sahte oyuna son vererek başla her şeye,
acıyla ördüğün duvarları yık,
güneşin kalbinin derinliklerine sızmasına izin ver,Bloodia.
kollarını aç ve rüzgarı hissederek güneşe koş Bloodia...

Bloodia,
su saçma karamsarlık felsefesine de son vermelisin.
gülücüklerin gözlerine yabancılaşmasına izin verme Bloodia.

Ve uçmayı öğrenmelisin Bloodia,
kanatlarının mutluluğu hissetikleri gün,
özgür bırak onları.
kelebeklerin söyledikleri şarkıları duyuyormusun Bloodia,
işte şimdi başlıyor her şey Bloodia...
------------------------------
rojbin çolak