20 Ocak 2010 Çarşamba

Gökyüzü Ağlıyor

Gökyüzü ağlıyor,
Hrant için Adalet için,
bebeklerin katil edildiği bu ülke için,
ağlıyor.

Gökyüzü ağlıyor,
sevginin üç kurşunla yok edilmesine ağlıyor.
12 yaşındaki bedene 13 kurşun sıkıldığı için ağlıyor.
Ceylanlara ağlıyor gökyüzü
mayınlarda paramparça edilen bedenlere ağlıyor.

Gökyüzü ağlıyor,
taş attıkları için mahkum edilen çocuklara ağlıyor.
Barışın demir parmaklıklara hapsedilmesine ağlıyor.

Gökyüzü ağlıyor,
karanlığa mahkum edilen dünya için
ağlıyor.
----------------------
rojbin çolak

13 Ocak 2010 Çarşamba

kaybettiklerime...


hep bir kanadım eksikti
ne zaman başladı bu kaybedişler
önce gülümseyişler gitti,
sonra yavaşa yavaş kırılan bir kalp
gerisi yok oluşun eşiği....


içindeki o kahrolası sesi,
düşünmeden duymadan devam etmek.
Nariel nerede başladık hatalara....
nerede başladık kaybedişlere....
-------------------
rojbin çolak


6 Ocak 2010 Çarşamba

Korkuyoruz

Korkuyoruz,
Mutlu olmaktan olmaktan korkuyoruz.Hep karamsarız mutlulukların hayatın içine serpiştirilmiş şeyler olduğunu söylüyoruz ama hayır neden güneşi görmüyoruz...Neden mutlu olmamıyoruz.Sabahları denizin arkasna saklanan güneşin uyanışını izlediniz mi hiç,gözlerinizi ufuğu izlerken dalgaların sesini dinlediniz mi?

Her sabah yeni başlıyan günü izliyorum.Sokaklar işe giden insanlarla dolu.Hepsi annesine küsen çocuklar gibi başlarını eğip "Neden Doğduklarını" söyleyip duruyor.Var olmamak bunu mu isterdiniz en büyük acı bu olsa gerek... Mutlu olmak istemiyoruz çünkü korkuyoruz.

Aşktan korkuyoruz.Çünkü kendimizi tanımıyoruz.Olmamız gerek biri olmalıyız kendimiz değil! diyoruz.Bütün korkularımız bundan değil mi kendimizi tanıyamamaktan.Sürekli adımlarımızı hesaplıyoruz ama bir adım işte ne kadar kötü olabilir.

En kötüsü sorgulamaktan korkuyoruz."Fazla kurcalama boşver" mantığıyla yaşayıp gidiyoruz tabi eğer bu yaşamaksa.Başımızı deliklerimizden çıkarırsak neler olabileceğini düşünüp yerimizde kalıyoruz. Ama bir türlü çıkaramıyoruz. Çünkü zarar görmekten korkuyoruz.

Tutsağıyız korkuların,korkularımızın.Böyle mi yaşıycaz,hep korkarak olduğumuz yerde durarak mı? Bunun yok olamaktan hiç bir farkı yok!

3 Ocak 2010 Pazar

anlatamamak...

ne yazmalıyım neyi anlatmalıyım bilmiyorum... asında ne hissettiğimide bilmiyorum.Sürekli aynı yerdeyim hep aynı hataları yapıyorum.Ama anlatamıyorum...kendimi tanıyamıyorum nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum...

yapmam gereken şeyler var ama bunların hangileri benim tercihim.eğer benim tercihlerimse neden onlara yetişemiyorum daha mutlu olmam gerekmez mi yada daha az yorulmam...

hayallerim ulaşılmaz geliyor. onları birer birer yitiriyorum ve ben sadece gidişlerini izliyorum.

herşey neden bu kadar karmaşık ve zor!bütün bu saçmalıklar da neyin nesi... kuralların içinde boğuluyorum!

ve ben bütün bunları anlatamıyorum.anlatmaya neresinden başlamalıyım işte bunu bilmiyorum...

Zaman...

Soğuk sessiz bir cadde de ilerliyorum etrafımdaki insalar sürekli bir yerlere koşturuyorlar,zamanla yarışıyoruz.Hepimizin sorunları var.Sessizce bir an önce onlardan kurtulmak istiyoruz ne kadar içimize çekilirsek o kadar huzurlu olucağımızı düşünüyoruz.Durup etramıza bakıp,ne yaptığımızı düşünmekten kokuyoruz.Soğuk sokakta sessizce ilerliyoruz...

Bir an yorulduğumu hissediyorum,buluduğum ilk yere oturuyorum. Nasıl bir yer olduğuna bakmadan...Küçük bir kız elindeki balonla dans ediyor,sokağın müziğiyle.Kendi dünyasında o kadar mutlu ki hiçbirşeye aldırmadan dans ediyor.Sanki herşey onun dansına göre ayarlanmış gibi...Gülümsemesi hiç farkedemediğimiz bir masumiyet içeriyor.Parmaklarını açıp ellerinin arasındaki balonun gökyüzüne gidişini izliyor.Gözlerinin içine bakıp ona gülümsüyoru.Yanıma gelip elimi tutuyor ve yürümeye başlıyoruz. Ama bu sefer bir fark var sokak artık bana soğuk gelmiyor!